Moskova 1937
Lenin portresinin altında ağır bir sessizlik. Masanın başındaki yoldaş defteri açtı:
— “Öz eleştiri sırası sende.”
Ayağa kalktım.
“Geçen ay kotaları tutturamadım.”
…
Gözümü kapatıp açıyorum
Duvarda şirketin logosu. Karşımdaki yönetici dosyasını açtı:
— “Hedeflerinle başlayalım. Nerede eksik kaldın?”
“Bu çeyrekte satış rakamlarını tutturamadım.”
…
Sovyet odasında kalemler cızırtıyla kayıyor, not düşülüyor.
“Daha dikkatli olacağım.”
Modern ofiste parmaklar klavyeye vuruyor, satır satır rapor yazılıyor.
“Zaman yönetimim zayıftı. Daha iyi ekip çalışması için kendimi geliştirmem lazım.”
…
Yoldaş bakışlarını üzerime dikiyor:
— “Peki örgüte sadakatin?”
Yönetici gözlüklerinin üzerinden bakıyor:
— “Peki şirket değerlerine bağlılığın?”
“Sadığım.”
“Bağlıyım.”
…
İki odada da başımı eğiyorum.
İki odada da sözlerim kayda geçiyor.
İki odada da kurtuluş, kendi kendini suçlamaktan geçiyor.
Ve iki odada da tek amaç var:
Uyum sağla, sistemde kal.