Bugün fabrikadaki ilk günümdü. %5 insan kontenjanı programına dahil olarak işe alındım.
Kapıdan girerken garip bir sessizlik hissettim. Koca tesis uğultuyla doluydu ama bu uğultu artık insana ait değildi. Robot kollar aynı anda hareket ediyor, bantlar hiç durmadan dönüyordu.
Kartımı makinaya okuttum. Ekranda belirdi: “Devlet zorunluluğu – İnsan kontenjanı.”
Bütün vardiya boyunca hiçbir şey yapmadım. Yanımdan geçen robotların hızına bakarken ellerim hep boş kaldı. Ne bir parça kontrol ettirdiler, ne de bir düğmeye dokunmamı istediler.
Öğle arasında yemekhaneye gittik. Robotlar şarj istasyonlarına bağlandı, biz ise plastik tabldotlarda yemeği aldık. Masama oturunca yanımdaki genç çocuk sessizce fısıldadı:
“Görevimiz yok. Sadece devlet, şirketleri insan çalıştırmakla zorladığı için buradayız.”
Akşam üzeri mesai bitti. O an içimde bir boşluk hissettim. Koca gün geçti; tek bir şey bile üretmeden, kimseye faydam dokunmadan.
Çok da mutlu değildim ama yine de maaşım yatacaktı. Benim gerçekte bir işim yoktu. Burada olmamın tek sebebi, kanunda yazan bir yüzdeydi.
Tek işim vardı:
Var olmak.